tortum

Tortum Adı

     Tortum ilçesinin kuzeybatısında, güzel bir vadi ve Tortum Çayı yakınında bulunan asıl Tortum, isim olarak Türk onomastiğinin bir parçasıdır. Kaynaklarda, Tortomi, T’orto’m, Tortoman, Tartum, Torcon benzer ama farklı yazılışlarda göze çarpmaktadır. Kelimenin kökü Tor’dur. Bu da Meşkler ile birlikte Gürcü kaynakların da zikredilen Tor kabilesinden, onların yerleştikleri bölge ve kasaba / kale adı olarak günümüze kadar varlığını sürdürebilmiştir.

Tori, Tiflis bölgesinde Qori Kazası’nda bir kentin adıdır. Türkçe’de Tör, yüksek dağ örüşü, derenin yukarı başındaki otlak yeri sözünden ve Gürcüce kelimenin sonuna ilave edilmiş “î” halinden ibarettir. Kuzey Kafkasya Ter Eyâleti’nin Nazran dairesinde Tor Çudra dağ, Qazan Kazâsı’nda Tor, tepe anlamına gelmektedir.

Osmanlı kaynaklarında sengistân / dağlık- taşlık yer olarak kaydedilmiştir.

                                                        

Tortum Kalesi

Yapılış tarihi kesin olarak bilinemeyen kale, Gürcü Atabeyleri tarafından önemli bir savunma noktası olarak kullanılmıştır. Osmanlılar tarafından fethine kadar birçok defa tamir geçiren kale, Gürcü Atabeyleri’nden başka bir ara Saltukluların eline geçmiş ve onlar tarafından kullanılmıştı. İç kalede burçlarla takviye edilmiş dizdar odaları, silah ve erzak ambarları ve sarnıç bulunmaktadır.

Tortum Kalesi’nin şekli hakkında en detaylı bilgi, 1647 yılında Bayburt üzerinden Tortum’a gelerek bölgeyi ziyaret eden Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde verilmektedir. Buma göre; Tortum Kalesi, büyük bir kayanın üzerinde kare şeklinde bina edilmişti. Kalenin demir bir kapısı, kale içerisinde on sekiz hane, fetihten sonra yapılmış Sultan Süleyman Camii ve bir zahire ambarı vardı. Bunlardan başka han, hamam veya başka bir çarşı ve pazarı yoktu. Dizdar ve kale muhafızları burada ikamet etmekteydi.

Seyahatnâme’de bölge halkı hakkında da ve cümle halkı garîb-dost, halûk ve halîm ü selîm kimesnelerdir şeklinde bilgi verilmek suretiyle, insanlarının yumuşak huylu, gariplere yardımcı kimseler olarak kaydedilmiştir. 

                                     

TARİHÇE

Osmanlı Fethine Kadar Tortum

Sultan Melikşah döneminde, Gürcistan sınırından Hazar Denizi’ne kadar uzanan Dağıstan bölgesine çok sayıda Türk topluluğu yerleştirilmişti. Selçuklular, Gürcü tarihinde Didi Turkoba (Büyük Türklük) olarak bilinen bu dönemde, aileleriyle birlikte Gürcistan’ın çeşitli bölgelerine Türkleri yerleştirmişlerdi. Buna karşılık, Gürcü kralı II. Davit, Kıpçak başbuğu Atrak’ın kızıyla evlenmiş ve Gürcüler ile Kıpçaklar arasında yakın bir ilişki başlamıştı. Gürcü kralı, Selçukluların akınlarına karşı koyabilmek için 1118’de Çoruh – Kür boylarına yerleşen Kıpçaklar’dan 40 bin kişilik mükemmel bir süvari ordusu oluşturmuştu. Kıpçak başbuğu Atrak, 1125’te Gürcistan’dan ayrılmasına rağmen kendisi ile gelen Kıpçakların büyük bir kısmı, geri dönmeyip bölgede kalmışlar ve Kuzey ve Doğu Anadolu bölgesine yerleştirilmişlerdi.

1071–1230 yılları arasında Doğu Anadolu’da idari yönden bazı değişiklikler yaşanırken Selçuklu Devleti’nin parçalanmasıyla ortaya çıkan saltanat mücadeleleri sırasında, Gürcistan’da gittikçe güçlenen Bagrat sülalesi, idareyi eline geçirmişti. Bunun yanında bölgeye gelip yerleşen Türk unsurları ile karışan Gürcüler, zamanla Acara, Şavşat, Ardanuç, Oltu, Tortum ve Kars taraflarını ele geçirerek buralara yerleşmişlerdi. Bölgedeki Saltuklu hâkimiyeti devam ettiği sıralarda Saltuklu komutanlar, Gürcüler tarafından gelebilecek saldırılara karşı, Tortum kalesini tahkim etmişlerdi.

Timur’un 1402 yılında Anadolu’ya yeniden geldiği ve Erzurum’a ulaştığı bir sırada, Tortum meselesi ele alınmış ve Hıristiyanların ahaliye baskı yapmaması için Tortum üzerine bir sefere karar verilmişti. Tortum, bu sırada VI. Atabeg Akboga’ya (1391–1451) tabi Gürcü Beyi’nin elinde idi. Togay ailesinin tasarrufunda bulunan, ancak el değiştiren kale halkı, Timur’un Erzurum’a geldiğini haber alınca, bu baskıdan kurtarılması için Timur’a haber göndermişlerdi. Timur, bu davet üzerine, ordugâhtan bir kısım kuvvetlerini Şeyh Nureddin Bahadır, Şah Melik Bahadır ve Emir Musa Timurtaş idaresinde Gürcü Boğazı’nı aşarak Tortum üzerine gönderdi. Timur haber göndererek âmân dilemeleri ve cizye vermeleri şartıyla affedeceğini bildirmesine rağmen muhafızlar, kalenin metanetine güvenerek elçiyi geri çevirmişlerdi. Bunun üzerine, altı günlük bir muhasaradan sonra Tortum Kalesi fethedilip muhafızlar öldürülmüş ve kale de yıkılmıştı. Bir süre sonra Togay, Timur’un huzuruna gelerek af dilemiş, Müslüman halka hoşgörülü davranması ve vergi vermesi karşılığında yeniden Tortum kalesi muhafızlığına tayin edilmişti.

Uzun Hasan, 1458 baharında Fırat'ın kuzeyinde Tarmuk-Yaylası'nda topladığı ordusuyla Atabeklerin Çoruh boyundaki topraklarına girerek, başta Nihah kalesi olmak üzere altı kaleyi, Gürcülerin elinden almıştı.

Osmanlı Devleti İle Gürcü Atabeyleri Arasındaki İlişkiler

Osmanlı Devleti ile Doğu Anadolu’da bulunan Gürcü Atabeyleri arasındaki ilk ilişkiler, Fatih Sultan Mehmed (1451–1481) zamanında 1454 Sohum Seferi ve 1461 Trabzon’un fethinden sonra başlamıştır.

Osmanlı kaynaklarında Gürcistan Vilâyeti ya da Vilayet-i Gürcistan adları altında kaydedilen Gürcistan, XVI. yüzyıl başlarında; merkezi Tiflis olan Kartliya, merkezi Zagemi olan Kahetiya, merkezi Kutais olan İmeretiya ve Samshe, Cavahetiya, Şavşetiya, Klarcetiya ile Tao emirliklerini içine alan Samshe-Saatabago adı altında dört krallık bölgesine ayrılmıştı.

Sultan II. Bayezid (1481–1512) döneminde Trabzon Sancakbeyliği görevinde bulunan Şehzade Selim, Gürcistan’a önemli bir sefer yapmıştı. Şehzade Selim’in Kutais Seferi ile Osmanlı Devleti’nin bölgedeki hâkimiyeti ve nüfuz sahası, Osmanlı hududunda bulunan Samshe Atabeyliği ve İmereti’ye kadar ulaşması ile sonuçlanmıştır.

Sultan Selim’in (1512–1520) Çaldıran Seferi (1514) sırasında Samshe Atabeyi (Samshe Saatabago) olan Mzeçabuk / Mirza Çabuk, itaatine devam ile sözüne sadık kalarak zahire yardımında bulunmuştu. Çaldıran Seferi ve zaferi, Samshe’de Osmanlı Devleti’nin nüfuzunun yerleşmesinde büyük rol oynamıştı.

Kanunî Sultan Süleyman (1520–1566) döneminde Samshe Atabeyliği’nde bulunan Kvarkvare, kısa süre sonra 1521’de Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetini tanımıştı. Ancak Safevî ordusunun aynı yılın sonlarına doğru Gürcistan topraklarına girmesi, Kvarkvare’nin bu defa taraf değiştirmesine sebep olmuştu.

Samshe Atabeyliği’ne sefer yapmaya karar veren Osmanlılar, Erzurum Beylerbeyi Mehmed Han’ı Gürcistan taraflarına sefere memur etmişlerdi. 4 Temmuz 1536’da sefere çıkan Mehmed Han idaresindeki Osmanlı askerleri, Gürcü Atabeylerini ağır bir mağlubiyete uğratmıştı. Gürcülerden üç-dört sancaklık yer fethedilmiş ve beş Gürcü beyi itaat altına alınmıştı. Bu seferler sırasında Micingerd, Zivin kaleleri, Kağızman ve Kars bölgeleri ile Mamervan / Narman ve Oltu güneyinin Tortum’da Kisha Dersi’nin yukarı kısımlarını ve Livane’yi fethedilmişti.

Tortum ve Çevresinin Osmanlı İdaresine Girmesi

Kanunî Sultan Süleyman, Irakeyn Seferi’nden sonra Safevîlerin ve Gürcülerin Erzurum taraflarına sık sık saldırılarda bulunmaları üzerine o taraflara sefer yapmayı düşünmekteydi. Seferin sebebi, Gürcülerin, Erzurum Beylerbeyi Musa Paşa’yı şehit etmeleri, sarp kalelere çekilip sürekli isyan halinde bulunmaları, Safevî Devleti taraftarı bir politika izlemeleri ve saldırılar düzenlemeleri idi.

1548 yılında gerçekleşen ve Elkas Seferi olarak da bilinen ikinci İran Seferi sonrasında, Halep’ten Diyarbekir taraflarına hareket eden Kanunî, Karacadağ’da bulunduğu sırada, 4 Ağustos 1549 tarihinde, Gürcülerin hudut boylarına yığınak yaptıklarını öğrendi. Bunun üzerine Gürcistan’a sefer açılmasına karar verilmiş ve üçüncü vezir Ahmed Paşa, bin yeniçeri, Maraş, Karaman ve Erzurum Beylerbeyliklerine tabi askerler ile birlikte, Melik Bagrat, Levend, Luvarsab, Yuvan, Baş-Kapan, Celasin b. Neriman, Erdoğdu ve Uzun-oğlu üzerine sefere memur edilmişti. Gürcü atabeylerinin ani baskınını önlemek amacıyla Erzurum beylerbeyi Mehmed Paşa, Ağustos 1548 başlarında Gürcistan taraflarına gönderilmişti. Mehmed Paşa’nın, Mamervan / Narman ve Oltu bölgesindeki Ardahan’a tabi Gürcü kalelerinden Barakan, Kümük, Penek, Samagar, Kotok, Pernak ve Aha’yı fethettiği ve Gürcü beylerinden Erdoğdu ve Sıvili, Emir Kanber ve Bazu adlı beyleri itaat altına aldığı haberi, 27 Ağustos 1548 tarihinde Kanunî Sultan Süleyman’a ulaşmıştı.

Gürcistan Seferi’ne serdar tayin edilen üçüncü Vezir Ahmed Paşa, 8 Eylül’de Erzurum kalesi önlerinde konaklayarak Erzurum, Dulkadir, Sivas ve Karaman Beylerbeylerinin de katılmasından, erzak ve mühimmat takviyesi yapıldıktan sonra, Erzurum kalesindeki büyük topları da alarak harekete geçmişti.

Osmanlı ordusu, Erzurum önlerinde gerekli hazırlıklarını tamamladıktan sonra, 10 Eylül’de Samshe’nin en önemli ve sarp kalesi olup Camiü’l-Cevâhir’in kaydına göre, kal‘a-i Tortum ki tahtgâh-ı Keyhüsrev olarak kaydedilen Tortum Kalesi üzerine harekete geçildi. Gürcü kaynaklarına göre, Osmanlı ordusunun mevcudu 40 bin civarındaydı. Tortum Kalesi üç günlük şiddetli bir muhasaradan sonra 13 Eylül 1549 tarihinde fethedildi.

Tortum Kalesi’nin fethi ile ilgili en teferruatlı bilgiler Celal-zâde tarafından verilmektedir. Tortum Kalesi, taştan yapılmış olup sağlam surlara sahipti. Atılan demir pençeler ile yapılan muhasaralara karşı koyması ile meşhurdu. Osmanlı ordusuna karşı askerler müdafaaya başladılar. Kalenin fethi için Vezir Ahmed Paşa, her tarafa toplar kurdurup kaleyi muhasara altına aldırdı. Tüfekli yeniçeriler yer yer metrisler kazıp şiddetli muharebeler yaptılar. Toplardan çıkan gülleler müdafaa yapan düşmanı perişan etti. Öyle ki top atışlarından çıkan dumanlar, gökyüzüne doğru yükledi. Top atışları sebebiyle hisardan karşı saldırıya geçen askerler bertaraf edildi. Muhasaranın üçüncü günü kalenin anahtarları geldi ve böylece kale fethedildi. Tortum’daki muhasarada Osmanlı askerinin üstünlüğünü gören diğer kalelerdeki Gürcü askerleri, kalelerinin anahtarlarını getirip teslim oldular. Böylelikle başta Tortum kalesi olmak üzere bölgedeki diğer kaleler artık birer İslam kalesi oldu.

Tortum Kalesi, 13 Eylül 1549 tarihinde fethedildikten sonra içerisine muhafız konulmuştu. Kalenin fethinden sonra bölgenin emniyet altına alınması için sancakbeyi ve kaleye dizdar tayin edilmiş ve içerisine muhafızlar konulmuştu.

Tortum kalesinin fethinden bir gün önce de 12 Eylül 1549 tarihinde, Maraş Beylerbeyi Baltacı Mehmed Paşa tarafından şimdiki Tortum ilçe merkezi olan Nihah kalesi fethedilmişti. Celal-zâde, Nihah Kalesi’nin, Tortum kalesine yakın olduğunu ve muhafızların karşı koymaya cesaret edemeden kale anahtarlarını gönderip teslim olduklarını kaydetmektedir.

Nihah Kalesi’nden sonra 18 Eylül’de Akçakale fethedildi. Bu kale ile ilgili Celal-zâde’de yüksek bir dağ üzerine taştan bina edilmiş muazzam bir kale olduğu anlatılmaktadır. Celal-zâde Akçakale’nin fethini, Hayber Kalesi’nin fethine benzeterek kazanılan başarının önemli olduğunu vurgulamaktadır.

Fetihnâme’de ise Akçakale’nin Osmanlı askerine nasıl teslim olduğu hususu ayrıntılı olarak verilmektedir. 18 Eylül tarihinde Akçakale’nin fethedildiği, buna bağlı 35 adet hisarın fethedilip 14 tanesinin yıkıldığı, kalan 21 tanesinin de içine asker konulup dizdar ve muhafızlar tayin edildiği, bölgenin bir beylerbeylik ve dört sancaklık yer haline getirildiği kaydedilmektedir.

Akçakale’den başka o civarda bulunan Eşkesor Kalesi ile bu kaleye bağlı iki kale daha fethedilmiş ve anahtarları Osmanlılara teslim edilmişti. Tortum ve Akçakale’nin fethinden sonra, Gürcistan Seferi serdarı Vezir Ahmed Paşa, Kanunî Sultan Süleyman’a bölgede yapılan fetihler hakkında arzda bulunmuştu.

26 Eylül’de Tortum’da Haho / Bağbaşı köyünde bulunan Gürcü beylerinden Rad Bey’e ait olan Radik Kalesi, fethedilerek içerisine muhafızlar konuldu. 1 Ekim tarihinde Gürcistan’ın önemli kalelerinden birisi olan Ödik Kalesi ve bu civarda bulunan Sosonik Kalesi fethedildi.

Tortum Sancağı’nın İdari Yapısı

Eylül 1549’da, Tortum ve Akçakale’nin fethedilmesinden sonra, Tortum Sancağı adıyla yeni bir sancak kurulmuş ve Erzurum Beylerbeyliği’ne bağlanmıştır. Tortum Sancağı’nın bu statüsü, Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar sürmüştür.

Tortum Sancağı, 1555 tarihli Amasya Antlaşması’nın yapıldığı sıralarda Erzurum Beylerbeyliği’nin 26 sancağından birisi idi. 1557 tarihli Tapu-Tahrir Defteri’nde Tortum Sancağı, Livâ-i Tortum der Vilâyet-i Gürcistan adı altında kaydedilmiştir. Buradaki Gürcistan Vilâyeti tabiri, bu isimde bir vilâyetin Osmanlı taşra teşkilatında olmasından değil, bölgeye Gürcistan ismi verilmesinden ileri gelmektedir. Bu tarihte Tortum Sancağı’nın Tortum, Haho, Liskav, Ahcirik ve İşhan olmak üzere 5 nahiyesi vardı. Daha sonra İşhan Nahiyesi, Pertekrek Sancağı’na bağlandığından Tortum Sancağı’nın nahiye sayısı dörde düşmüştür.

Evliya Çelebi’nin kaydına göre, sancakta alaybeyi ve çeribaşı olup dizdarı, yeniçeri serdarı ve şehir subaşısı bulunmaktaydı. Evliya Çelebi, Seydi Ahmed Paşa’nın kendisini sarayında misafir ederek şehri temaşa ettirdiğini belirtmektedir ki, muhtemelen kaleye yakın bir yerde ikamet eden sancakbeyinin konağının yüksek bir yerde bulunduğu, alt tarafta ise Kilis ve Ribat’ın yer aldığı ve Çelebi’nin buraları seyrettiği anlaşılmaktadır. Seyahatnâme’de bu konaktan, sancakbeyinin sarayı olarak bahsedilmektedir.

1557’de Tortum Sancağı’na bağlı olarak Tortum, Liskav, Ahçorik, Haho ve İşhan olmak üzere 5 nahiye bulunmaktaydı. 1572’de ise Tortum, Liskav, Ahçirik ve Haho olmak üzere 4 nahiye vardı. Görüldüğü üzere, Tortum Sancağı’nın sınırlarında bir küçülme olmuştu. Aynı durum köy sayılarında da meydana gelmiştir.

                              

 

TORTUM SANCAĞI NAHİYE VE KÖYLERİ (1557–1642)

TT. 1035 /1557

KKT. 698 / 1572

MAD 5152 / 1642

Tortum Nahiyesi

Tortum Nahiyesi

Tortum

Rabat 

Eskikav

Şipek

Poçenis           

Hamasor

Bar

Sohdorot

Kilis

Pethar

Vank           

Mihrekom

Rabat

Dankar

Moğoçor

Ekik

Çerbil

Nihah

Vahtanis

Mısırkon  

Os

Dankar

Sokrok  

Poçenis

Norşin

Karinkos 

Rabat

Liskav-I Süfla

Kirkoris  

Soktorot

Nihak

Oviç

Lisgav Nahiyesi

Liskav-I Ulya

Lisgav Nahiyesi

Bar

Mifos

Lisgav-ı Ulya

Erkek

Sohtorot

Lisgav-ı Süfla

Eskikav

Poçenis

Nihah

Hinzorik

Hosbirik

Pethar

Kazaris

Kiğık

Kevans 

Liskav-ı Ulyâ

Zinavur

Eski Gav

Nihah

Karinkos

Zarok  / Karayazı

Pethar

Çerbil

Akhisar

Üngüzek

Ekrek

Şibek

Ahçirik Nahiyesi

Mihrab Komu

Kazarenis

Ahçirik

Zağnaçor

Mihcor

Azort

Ahporik

Ahcor

Dankar

Kehud

Baskasor

Dazalus

Çağrinis

Mağnacor

Ekik

Ahçorik

Hinzorik

Haşut

Mazkisor

Bar

Kazares

Üngüzek

Erkek

Vaktanos

Kağnurd

Ahçirik Nahiyesi

Varçin

Kisha

Ahcorik

Verinkih

Haho

Mazkiçor

Zinavur

Sürbahan

Girsini

Haho Nahiyesi

Verinkih

Ahporik

Ağasor

Vıhik

Kishanis

Azort

Azort

Çağrinis

Bazensor

Abrinis

Ercus

Çatak

Vartişin

Ekik

Dodoşin

Hartha

Köse Kilise

Erensor

Eşkisor

Zinavur

Os

Odha

Vasinkas/Vaktanos

Ödik

Tiv

Haşud

Sürbahan

Ayinis

Kiğık

Üngüzek

Parisor

Kantirni

Vank

Öşk

Norşin

Vegavir

Osit

Varişin

Verinkih

Harz

Koganis-İ Ulya

Zıhik

Zıhik

Koganis-İ Süfla

 

Vank

Nihanans

 

Öşk

Haho Nahiyesi

 

Luhik

Abronis

 

Ağuşin

Ayinis

 

Haşud

Azort

 

Sağir

Banesor

 

 

Haho

 

 

Hars

 

 

Hartha

 

 

İcise

 

 

Kağnurd

 

 

Kehud

 

 

Kodoşin

 

 

Lih

 

 

Os

 

 

Otha

 

 

Ödik

 

 

Öşk

 

 

Öşk-i Sor

 

 

Sürbahan

 

 

Tiv

 

 

Üngüzek

 

 

Vank-ı Öşk

 

 

Vegavir

 

 

Verinkih

 

 

Vıhik

 

 

Zıhik

 

 

72 köy

44 köy

54 köy

                                                                                                                                                                                                                    
                                                                                     Doç. Dr. Mehmet İNBAŞI   

 

YENİ İSİMLERİYLE BELDE VE KÖYLER

 


Beldeler:

 BağbaşıPehlivanlıSerdarlıŞenyurt


Köyler:

aktaş aksu akbaba alapınar arılı aşağıkatıklı
ballı cihanlı çakıllı çardaklı çataldere çaylıca
çiftlikköy çivilikaya demirciler derekapı derinpınar dikmen
doruklu esendurak gökdere hamidiye incedere kaleboynu
kapıkaya karlı kazandere kemerkaya kırmalı kireçli
meydanlar peynirli suyatağı taşbaşı taşoluk tatlısu
tipili tortumkale uzunkavak vişneli yağcılar yamankaya
yazyurdu yellitepe yukarısivri yumaklı ziyaret  


 


Aşşağtan gelirem


Aşşağtan gelirem yüküm eriktir
Eriğin dallari delik deşiktir
Bir emmim gızı var taze feriktir
Gelme ecel gelme üç gün ara ver
Üç günden ne çıkar beş gün ara ver
Gel al bu sevdayı götür yara ver

Aşşahtan gelirem yüküm üzümdür
Üzümün dalları düzüm düzümdür
Bir emmim gızı var iki gözümdür
Gelme ecel gelme üç gün ara ver
Üç günden ne çıkar beş gün ara ver
Gel al bu sevdayı götür yara ver
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol